Pixelianur Tanıtım Videosu

16 Ağustos 2012 Perşembe

Peygamberimizin en sevdiği yemek



Kainat Güneşi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in en sevdiği ve Kureyş kabilesinde de sıkça yenilen yemek olan "Tirit Yemeği" günümüzde de oldukça ilgi görüyor

Sabah yazarı Ahmet Örs, yemek kültürüyle ilgili yazılara yer verdiği köşesinde Arap mutfağını değerlendirdi. Arap mutfak kültürünü kaleme alan yazar, Peygamber Efendimizin (SAV)'in en sevdiği yemeği de yazdı ve tarifini de verdi. Hem de 7. yüzyıldaki tarife çok yakın bir tarifle.. 
 
İşte Örs'ün o yazısı...
 
Bugün genel bir Arap mutfağından söz etmek çok mümkün değil. Fakat çok eski zamanlardan günümüze ulaşan tarifler de mevcut. Hz. Muhammed'in (SAV) çok sevdiği, günümüzde de yapılan tirit de bu yemeklerden biri.

Tirit Yemeğinin Tarifi İçin Tıklayınız
 
Ramazan ayında pek çok iftar sofrasında Zemzem suyu ve hurma ile oruç açılıyor, Osmanlı mutfağını yaşattıklarını ilan eden birtakım restoranlar Arapça isimli yemeklerle iftar sofraları düzenliyor. Arap mutfak kültürünün zirveye çıktığı bu ortamda ben bugüne dek Arap mutfağıyla ilgili herhangi bir yazı yazmadığımı fark ettim.

Gerçi bugün genel olarak bir Arap mutfağından söz etmek mümkün değil. Artık Mısır, Lübnan, Filistin, Cezayir, Yemen gibi ülkelerin mutfakları ortak mirasın farklı yorumlarını sunuyorlar. Ama Ortaçağ'da bu devletler yokken, Arap kabilelerinin yaşadıkları bölgede, özellikle Şam, Bağdat gibi merkezlerde dünyanın diğer bölgelerine göre çok daha gelişmiş bir mutfak kültürü vardı. 
 
KİŞİSEL YEMEK KİTAPLARI YAZILIYORDU
 
Arap orduları 7. yüzyılda İran'ı ele geçirdikten sonra Bağdat halifelerinin sarayı, Sasanilerin mutfak zenginliğinden etkilendi. İran saraylarında aşçılar arasında yemek yarışmaları düzenleniyordu. Bu uygulamayı halifeler de benimsedi. İranlı aristokratlar, kendileri yemek yapmasalar da beğendikleri yemekleri kişisel yemek kitaplarında topluyorlardı. Bu geleneği Bağdat sarayı da sürdürdü. Günümüze kadar ulaşan en eski Arap yemek kitabı Kitab al Tabikh, İbn Sayyar el Varrak tarafından, 8. ve 9. yüzyıl halifeleri ve onların saray mensuplarının yemek tariflerinden derlenmişti. Bu tarifler de, bölgenin, daha önceki dönemlere ait mutfak mirasına dayanmaktaydı. 
 
Arap mutfağı gelişmiş İran mutfağıyla da zenginleşerek büyük ilerleme kat etti. Zaman içinde bölgede güç kazanan, Arap olmayan Buyid hanedanı ve Selçuklu Türklerinin etkisi de ilave oldu. 13. yüzyılda Kahire, Tunus, Fes ya da Sevil gibi şehirler de Arap mutfak kültürünün önemli merkezleri haline geldi.

Ortadoğu mutfak kültürleri uzmanı Charles Perry, "İslam dünyası dünyanın en zengin Ortaçağ yemek kitabı koleksiyonuna sahip. 1400'lerden önce Arapça yayınlanan yemek kitaplarının sayısı, dünyanın geri kalan bölgelerindeki toplam yemek kitaplarının sayısını geride bırakır,"diyor. 
 
İslamiyet'in ilk dönemlerine gelince; Arap yarımadası o zamanlarda da çok ender yağmur alan, yaşamın vahalarda sürdürüldüğü, zor şartların egemen olduğu bir bölgeydi. Kervancılık, tarımdan çok daha önemli bir geçim kaynağıydı. O dönemde Peygamber Efendimizin (SAV) Kureyş kabilesinde nişasta ve bal ile yapılan 'faludhaj' denen, günümüz pastalarını uzaktan andıran bir tatlının çok sevildiği biliniyor. Peygamber Efendimiz (SAV), Cahiliye dönemi alışkanlıklarından kan, domuz eti ve şarabı yasaklamıştı. Kendisi nefret etmesine rağmen, çekirge yemeyi serbest bıraktı. 
 
Hays Tatlısı

Peygamber Efendimizin (SAV)'in en sevdiği yemeğin ise tirit olduğu belirtiliyor. Bu döneme ait diğer bazı yemekler, oğlak ve koyun etinin, kesilmiş sütün suyu ile pişirildiği, bazen üzerine kurutulmuş çökelek de serpelenen 'masliyya', kesilmiş sütte pişirilen bir başka et yemeği 'madira', nohutlu bir et yemeği olan Türkçe adıyla tirit.

Hazreti Muhammed'e (SAV) bir galibiyet kutlamasında berberi tarafından ikram edilen, 'hays' adı verilen hurma ve sütle yapılan tatlı da kayıtlara geçmiş. Kuşkusuz Arap Yarımadası'nın iklim ve doğa koşulları bu bölgede yüksek bir mutfak kültürünün gelişmesine olanak tanımıyordu.

Şam ve özellikle Bağdat giderek zenginleşip, komşu kültürlerden de beslenince 7. yüzyıl Mekke'sinin mütevazı koşulları değişti, Arap mutfağı zirvesine ulaştı. Zamanla tüm Arap ülkelerine, hatta Emevi egemenliğiyle İber Yarımadası'na yayılan Arap yemek kültürü bugün ulusal mutfaklarda ufak tefek farklılıklarla devam ediyor.
 
Tarih : 16.08.2012
Kaynak : Samanyolu Haber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder